''Tanrım seninle biraz konuşmak istiyorum.
Yalnız Türkçe konuşabilir miyiz? Üzgünüm, ben Arapça
bilmiyorum da. Kürşat dayım senin yalnızca Arapça bildiğini düşünüyor. Ama sen
bizim Tanrımızsın ve bütün dilleri bilirsin. Tanrım, ben babamı yanına alışın konusunda
konuşmak istiyorum. Kızmazsın umarım. Çünkü senin bu çeşit konuşmalardan
hoşlanmadığını söylüyorlar. Ama bu işte biraz aceleci davranmadın mı? Babam
biraz daha bizimle kalabilirdi bence. Ama onu yanına aldığına göre, bir
bildiğin vardır mutlaka. Tanrı’nın neyi niçin yaptığına aklımız ermezmiş bizim,
öyle diyorlar. Senin adına konuşan ne çok insan var Tanrım, hiç dikkatini çekti
mi? Yani çekmiştir mutlaka da.. Tanrım ona iyi bak olur mu? Biliyorsun o
ticaretten anlamaz. Kendisi mutlaka aksini iddia edecektir ama sen yine de onu
ticari bi işte kullanma. İyi bir memurdur aslında. Masa başı bir iş verirsen
mutlaka başarılı olacaktır. Özür dilerim Tanrım, işine karışıyor gibi oluyorum
ama. Tanrım, o çok iyi bir insandı. Ve herhalde onu cennetine alacaksındır. Bu
da benim onu bir daha göremeyeceğim anlamına geliyor. Çünkü ben deliyim ve
cennete giremem herhalde. Çok uzattım biliyorum çok uzattım ama hemen
bitiriyorum. Son olarak, kendimle ilgili bir şey sormak istiyorum. Belki
kızacaksın ama sormak zorundayım.
Tanrım, ben şimdi ne yapacağım?''
"Sen Hiç Ateş Böceği Gördün Mü?" den
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder