27 Nisan 2012 Cuma

JakopVonGunten(RobertWalser)

        Robert Walser'in Jakop Von Gunten adlı kitabından beğendiğim bir bölümü buraya yazmaya uygun buldum..Okunası ve okunması gereken kitaplardan biri olduğunu söylerim ayrıca kolaylıkla okunup saatlerce düşünülesi kitaplardandır bu eser...
   
Orjinal adı:Jakop von Gunten

Yazan:Robert Walser

Almanca aslından çeviren:Gül Gürtunca

Türkçe yayın hakları:Doğan Kitapçılık A.Ş.







     "Sık sık tek başıma sokaklarda dolaşmaya çıkıyorum ve çok vahşi olduğu izlenimi uyandıran bir hayatın içinde yaşadığımızı düşünüyorum.Nasıl bir itiş kakış,nasıl bir gürültü.Bağrış çağrışlar,sesler, tangırtılar,gümbürtüler.Ve herşey o kadar iç içe geçmiş halde ki.İnsanlar,çocuklar,genç kızlar,adamlar ve asil kadınlar arabaların tekerlekleri dibinde yürüyorlar.Kalabalığın içinde yaşlı adamlar,sakatlar ve başı örtülü insanlar da var.Sürekli yenilenen bir insan ve araç silsilesi.Tramvayın vagonları insan figürleriyle doldurulmuş kutulara benziyor.Otobüsler kocaman hantal bir böcek gibi hareket ediyor.Sonra bir de gözetleme kuleleri gibi görünen arabalar var.İnsanlar yüksek sürücü koltuğuna oturup yürüyen,zıplayan ne varsa altlarına alıp yollarına devam ediyorlar.Kalabalığın arasından yenileri çıkıyor,yaklaşıyor,geçiyor ve bu böyle hiç aralıksız devam ediyor.Atlar yürüyor.Hızlı geçen resmi arabaların açık camlarından kuştüyleriyle süslenmiş güzel şapkalar görünüyor.Buraya Avrupa'nın dört yanından insan örnekleri gönderiliyor.Asilleri,düşkün ve acizlerin yanında görmek mümkün.Nereye gittiğini bilmediğiniz insanlar görüyorsunuz ve nereyen geldiğini bilmedikleriniz alıyor onların yerini.İnsan nereden gelip nereye gittiklerini tahmin etmeye çalışıyor.Az da olsa çözebildiği zaman seviyor.Ve güneş hala herkesi aydınlatıyor.Birinin burnuna,diğerinin ayak ucuna vuruyor.Ayak uçları parıltılı ve algıları yanıltan bir şekilde eteğin altından çıkıyor.Köpekçikler saygın hanımefendilerin kucağında arabalarda geziyorlar.Göğüsler çıkıyor insanın karşısına,elbiselere,kıyafetlere sıkışmış,dişil göğüsler.Bir sürü aptal sigara,o aptal adamların ağızlarında.Ve insanın aklına,akla hayale gelmeyen sokaklar,görünmez,yeni ve yeni olduğu kadar da insan kaynayan bölgeler geliyor.Akşamları saat altı ile sekiz arası caddelerin an kalabalık zamanıdır.Bu saatlerde toplumun en üst tabakası yürüyüşe çıkar.Peki,bu kalabalık arasında;bu renkli,bitmek bilmeyen insan seli arasında nedir insan?Bazen tüm bu renkli yüzler kızılla yumuşar;batan akşam güneşinin rengine boyanır.Peki ya hava kapalıysa ve yağmur varsa.O zaman benim de dahil olduğum bu insan kalabalığı hayal ürünü figürler gibi o tülün ardında kayboluruz;bir şey arar ve öyle görünüyor ki,asla güzel ve doğru birşey bulamaz halde.Herşey zenginlik ve düşsel lüks ürünler peşinde.Çok hızlı yürüyorlar.Hayır,herkes otokontrol sahibi,ancak telaş,hırs,baskı ve huzursuzluk parlayan o arzulu gözlerden dışarı taşıyor.Sonra her şey yine sıcak öğle güneşine teslim oluyor.Her şey uyuyormuş gibi görünüyor;arabalar,atlar,tekerlekler,sesler...Ve insanlar öyle anlamsız bakıyorlar ki.Yıkılacakmış izlenimi uyandıran yüksek evler rüyaya dalmış gibi görünüyorlar.Genç kızlar ellerinde paketlerle o evlere doğru ilerliyorlar.İnsanın küfredesi geliyor..."

10 Nisan 2012 Salı

MeralOkay...(20 Eylül 1959)

      Son paylaşımıma baktığımda Havva Ana'nın ve Yusuf'un karşılıklı diyalogunu gördüm.Yeditepe İstanbul'da tanıdığım müthiş bir kadın,bir ana idi Havva Ana yahut Meral Okay.Dün kendisini kaybettik.Can Dündar'ın dediği gibi bize erken kocası için geç bir durumdu bu.Akciğer kanserinden kaybettik kendisini.Bundan sonrasında ise Yeditepe İstanbul dizisinin Facebook sayfasından aldığım bir alıntıyla bitiriyorum...
    
       Yağmurluydu şehir.Tüm caddeler sırılsıklamdı.Haftanın ilk günüydü ve ilk haber tüm acılığı ile düğüm oldu boğazımızda.Mahalle sana ağlıyor Havva ana.Ömer kayığın eşiğine çökmüş.Üstelik kızında dönmüş.Ali yine kayboluyor yokluğunun acısında sessizliğe gömülüyor.Olcay'ın aklına,taşınacakken 'ben sensiz ne yaparım' demiştin.Şimdi Olcay sensizliğin acsında.Sabri usta cigara elinde çöktü sokağın kenarına "komşum" diyerek içleniyor.Tüm mahalle avluda Havva ana.Buzdolabına sakladığın şişeler öksüz.Balat sana ağlıyor.Ateşler yakın doruklarına İstanbul'un Yeditepe'sine.Havva ana gözlerini kapadı bu şehire.
    
      Hoş kal güzel insan,anam...Seni sevdim tüm ailem gibi...


3 Nisan 2012 Salı

Yeditepeİstanbul

Havva Ana:Serseri bi gezegenden ne farkın var senin?Bu gençliğinle kuvvetinle ne yapacaksın,çok merak ediyorum?

Yusuf:Ne mi yapacam?Bir gün bütün gücümle aşık olacam.İşte o kadar...