2 Nisan 2014 Çarşamba

          Çok değişkenli, çok bilinmeyenli denklemlerin, çok çaresiz misafiriyim af buyurun... Misafirim tıpkı sizin gibi, af buyurmasanız da belki tahammül edersiniz. Sahi "tahammülsüzlere tahammül etmedikçe barış çok uzak bize" demişti evvel vakitlerde bir televizyon programında konuk bilmem ne! İşte barışımız için tahammül edin bana yani benim fikirlerime! Olamıyorsam sizler gibi inanın bu benim suçum. Vallahi de billahi de. Sizi miligram yargılıyorsam şu metni bitirmek nasip olmasın! Hayır metnin gidişatı çok agresif değil aksine çok çaresiz... Çok çaresizim, çok çaresiz bir misafirim denklemlerinize... Affedin ne olur! Çok kalıba girmeye çalıştım, çok kalıbı zorladım ama uymadı, hangi gömleği giydiysem beni açmadı gömlekleriniz. Fazla fazla istedim, bazen bir müddet giydim de fakat dediğim gibi hep yamak gibi durdu. Çıkarmaya korktum dönem dönem: "dönek! korktu kaçtı!" denecek diye. Vallahi de korkmadım. Sadece gömlekleriniz bana uymadı. Başta da dedim ya affedin. Gömlekleriniz çok "ciks" fakat ben de bir o kadar yakışıksızım işte. Hem "çıplaklığın neresi kötü!" bunu gömleklerden biri söyledi katılıyorum ama o da kaşıntı yaptı biraz bende. Her ne kadar böyle olsa da bu sözü kulağıma küpe olacak...
     
         Öyle yaa işte böyle...